"Ayinesi iştir kişinin / Lafa bakılmaz"


Marmaristen Datça'ya doğru yol aldığınızda,
Datça'ya 20 km tabelası ile Emecik Köyünün
giriş tabelasını görebilirsiniz.
Emeklilik zamanlarımı İstanbul dışında Kuzey Ege'de
Edremit körfezinde memleketim olan küçük bir köyde
geçirmeyi planlarken; hayat, Egenin en güneyine, ilk
cümlede tarifini verdiğim bu köye getirdi beni.
2007 Kasımdan beri yaşadığım bu köyde, köydeki hayatımla
ilgili tecrübelerimi/gözlemlerimi ve kaybolmaya yüz tutmuş
bilgileri zaman buldukça paylaşacağım.
Umarım zamana iyi bir tanıklık ederim.

Ve zaman değişti. Yol kasım 2014 de Emecik'ten Datça'nın içine düştü. Artık Hayat DATÇA'nın içinden akacak..

30 Ocak 2012 Pazartesi

Düşüyoruum!!! Kurtarıınn Beniii!!!!

Sibirya soğukları henüz buralara uğramadı. Bu gün bahar havası vardı. Kümes yandaki üstü yıkık evin içindeydi. Çok yağış aldık bu sene ve üzerini kapatmak için bir onarım yaptık o yıkık eve. Yarın tamamen üstü kapatılacak, artık tavuklar çok daha fazla rahat edecekler.

Küçük onarım işi bitince Hasan, ben ve köydeki komşumuz Halil Uçar'la cavır (gavur deresi) deresinde bulunan iki değirmenin fotoğrafını çekmek için yola düştük. Dere yağışlarla yükselmiş durumda.


Dereye büyük taşlar atarak geçtik. Karşıya geçip değirmeni fotoğrafladık, geri dönüşü benim için biraz maceralı oldu. Dönüşte o kadar rahat atlayamadım suyun üstünden, yardımla geçtim dereyi.

Sonra sıra yastık mevkindeki arka değirmenin olduğu şelaleye geldi. Yollar yağış nedeniyle gevşemiş durumda sanki buzlu yolda ilerler gibi kayıyor araba. Ve durduk. Uzaktan Aktur koyu görünüyor, müthiş bir manzara. Geyik kanyonunun küçüğü bir kanyon.



Suların üstten düştüğü noktaya doğru inişe geçtik Halil'le. Hasan riskli olduğu için inmedi. Ben arkadan iniyorum, iki güzel çiçek gördüm; biri sarı lale derlermiş buralarda,

diğeri ise müşgürük (muscari macrocarpum)



Ve uçurumun başındayım, fotoğraf çekmek için en kıyıya dikildim. Halil bir ara yanımdan kayboldu, AMAN ALLAHIM BU NE YÜKSEKLİK, başım dönüyor, terlemeye başladım, ileriye doğru düşeceğim, uçurumun başındayım, dondum kaldım. Ah bi geriye adım atabilsem, bu sorun bitecek  ama hareket edemiyorum, DÜŞECEĞİİİM...KURTARIIN BENİİİ..



Halil yanıma geldiğinde ben nasıl olduysa kendimi kurtarmayı başarmış iki adım geriye gelmiştim. Dehşet bir duygu...Bu ne biçim korku böyle?  Kaçkarlar'da bile böyle bir duygu yaşamadım. Olgunlaşıyormuyum ne?

Son durak gadıncık deresi üzerindeki ekili dedenin işlettiği değirmende. Eski marmaris datça yolu üzeri. Ne güzel bir dere kenarı, eskilerden kalma narenciyeler var. Biraz ekşi ama portakal mandalina topladık, ağaçlardan yağmur suları düşüyor üstümüze. Büyük bir kayanın dibinden su kaynıyor. Hemen kenarına çeşme yapmışlar. Eskiden bu kaynaktan çıkan suyu havuza alıp ordan da değirmene verirlermiş. Çok güzel bir bölge imiş burası. Halil'in dediğine göre eski bir klise varmış ama duvar bile hissedilmiyor şimdi.

Çok güzel bir öğleden sonrası evde bira rakı sohbeti ile noktalandı. Ciğerlerimde hala oksijen fazlalığını hissediyorum, gözümde ise düşmeme anının ve müthiş manzaranın izi var.

5 yorum:

  1. çok kıskandım , dağlarda gezme zamanı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kıskanma ayşencim,
      seni çok sevindirecek bi haber vereyim, şu çok soğuk bir kaç gün geçince ot toplamaya çıkacağız! nasıl sevindin değil mi?

      Sil
  2. Bir önceki arkadaşın yazdığı gibi, bu bir "çok kıskandım" notu daha...
    Bre Meral bir de sonuna "rakı sohbeti"nden bahsetmişsin... Ayıp çok ayıp... gezen var, gezemeyen var... İçen variçemeyen var... Ayaklarına, gözüne, denklanşörüne sağlık... :) Yeni gezi, gözlem, fotoğraf ve akıcı yazılarını bekliyoruz!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hüseyincim,
      bağırmasam düşerdim herhalde, bağırmak iyi geldi..
      bu gün halille eşini aşağıdaki kara incirdeki pazara götürürken halil de çok korktuğunu "ya düşse idin hasan abiye ne derdim" diyo..onun korkusu başka..sonrasında rakı olmasa herhalde kendime gelemezdim..oda datça da yaşamanın olmazsa olmazı be..darısı tüm isteyenlerin, düşleyenlerin başına..

      Sil
  3. Meral'cim, musguruk bizim koyde olmus dag karanfili. Su anda bir tanesi bir kavanozun icinde masada; mis gibi, kokluyorum. Kokusu karanfildense sumbule gercekten de daha cok benziyor. Sagolasin, sayende bir bitkinin daha latincesini ogrendik.

    Bu arada gecmis olsun!:)

    YanıtlaSil