"Ayinesi iştir kişinin / Lafa bakılmaz"


Marmaristen Datça'ya doğru yol aldığınızda,
Datça'ya 20 km tabelası ile Emecik Köyünün
giriş tabelasını görebilirsiniz.
Emeklilik zamanlarımı İstanbul dışında Kuzey Ege'de
Edremit körfezinde memleketim olan küçük bir köyde
geçirmeyi planlarken; hayat, Egenin en güneyine, ilk
cümlede tarifini verdiğim bu köye getirdi beni.
2007 Kasımdan beri yaşadığım bu köyde, köydeki hayatımla
ilgili tecrübelerimi/gözlemlerimi ve kaybolmaya yüz tutmuş
bilgileri zaman buldukça paylaşacağım.
Umarım zamana iyi bir tanıklık ederim.

Ve zaman değişti. Yol kasım 2014 de Emecik'ten Datça'nın içine düştü. Artık Hayat DATÇA'nın içinden akacak..

19 Haziran 2011 Pazar

Kabak Çiçeğinden Farklı Bir Tarif

Küçük sebze bahçesi coştu. Mahsulleri almaya başladım. Çeri domatesler hemen hergün beş on tane meyve veriyor.
Kendisi bitme, oturak domatesler meyvesini verdi. Akşamki salata onlardan yapıldı.

 Salatalığı pazardan almıyorum artık.
Kabaklardan ikinci kez yemek yaptım.  Geçen sene sökmediğim patlıcanları nisan ayında budamıştım ürün verdiler. Biberler birer ikişer ürün veriyorlar, henüz kahvaltılık. Bu hafta yalnızca yemeklik domates ile azda biber aldım pazardan. Yakında biberde almam. Bol kabak diktim bu sene tavuklara da yedirmek için.
Kabak bol olunca çiçeği de bol oluyor. Kabakda iki tür çiçek olur. Birisi kabağın ucundaki buna dokunmazsınız kabak meyvesini büyütür. Diğeri ise kabağa dönüşmez sadece çiçek olarak kalır .
İşte kabaksız olan bu çiçekleri sabah erken saatte toplarsınız. Genellikle dolması bilinir bu çiçeklerin. Bizim memlekette çiçeklerden farklı bir yemek yapılır. Adına kabak çiçeği köğtüsü denir. Bir tür çiçek mücveri de diyebiliriz. Bakalım başka yapan var mı diye internette araştırdım ege bölgesinde bilinen bir yemek. Ben Datça da restoranlarda henüz rastlamadım.
İşte tarifi; sabah erken toplanmış çiçeklerin dışındaki sert yeşil kısım ile içindeki tohum bölümü çıkarılır ve kabak çiçekleri suyla yıkanır.
 
Daha sonra 1 yumurta, bir iki yemek kaşığı un (kabak çiçeğimiktarına göre), az su, tuz konularak çırpılır.


Yukarıdaki resimde gösterildiği kıvamda elde edilen hamurumsu karışıma kabak çiçekleri batırılır, içinde yağ olan ısınmış krep tavasına yerleştirilir. Aşağıdaki şekilde her iki tarafı da piştiğinde tabağa alınır. Hem hafif hem lezzetli olan bu yemek, kahvaltıda değişiklik istendiğinde ya da aperatif olarak alınabildiği gibi ara sıcak olarak da değişik bir renk katabilir sofranıza.

Dilerseniz yumurtasız un, tuz, su karışımı ile de yapabilirsiniz. Ya da bulamacın içine kıyılmış maydanoz-rendelenmiş peynir de ilave edebilirsiniz.
Eğer kabak çiçekleriniz az gelir bulamacınız kalır  ise üzülmeyin, azıcık kabak rendeleyin kabak mücverine de dönüştürebilirsiniz yemeğinizi.

Zeytinyağından Sabun Yapmak

Annem "bu gün rüzgar yok ateş yakabiliriz, sabun yapalım" dedi. İki gündür hazırlanıyoruz sabun yapmak için. İlk hazırlık kül suyu yapmak. Kışın sobadan çıkan külleri biriktiriyorum. Ya bitkilerdeki yaprak bitlerine karşı kullanmak üzere, ya da tavuklar eşelenip kendilerini kül karışımı toprakla temizleyebilsinler diye. Bu kez sabun yapımında kullanmak üzere kül suyu hazırladık.
Bir miktar külü kovanın içine koyup iki litre civarında kaynamış su ilave ettik. Buna kül haşlama işlemi deniyor bizim oralarda (çanakkale-ayvacık-sazlı ).  Eskiden bu suyla çamaşır yıkanırdı, çeşme başında bir kül suyu kazanı görülürdü genellikle. Konuyu dağıtmadan devam edeyim, kül suyunun içine bir kaç dal taze adaçayı attık. Koku versin diye.

Önce malzemeler;
Bakır tava (biz iki kilo yağdan yapacağımız için kazan gerekmiyor, ancak daha fazla miktar için bakır kazan olmalı zira sabun kaynarken bir hayli kabarıyor)
Karıştırmak için ağaçtan ya da bakırdan uzun saplı kepçe ya da delikli kepçe
Kül suyu
Kostik
Sıvı Kostikten sabuna koymak için bir kap - maşrapa
Tuz (çok az)
Bulaşık deterjanı - ya da kül
Ateş için gerekli malzeme
Küçük bir kasa ve içine serilecek naylon örtü


Bakır tavanın dışına hiç açıklık kalmayacak şekilde bulaşık deterjanını sürdük. İsten kolay kurtulmak için. Bunun yerine kül hafif ıslatılarak dış kısıma sürülebilir. Aynı işlevi görüyor. Ateşi kurduk, etrafa kıvılcım sıçrayıp bizi heyecanlandırmasın diye genişce bir alanı ıslattık. Bakır tavayı sacayağının üstüne oturtup daha önceden hazırladığımız kül suyunu tavanın içinde ısıtmaya başladık. su ısınıp kaynamaya başlayınca
 bakır tencere içinde olan kostiğe bu kaynayan suyu yavaş yavaş döktük. Sabunda kullanacağımız kostik hazırlanmış oldu. Tavanın içindeki bütün kül suyunu kostiğe boşaltınca iki litre yağı tavaya koyduk. Bu arada kül kovasına musluk suyu ilave edip tekrar küllü su elde ettik.

Yağ ısınıp kaynamaya başlayınca haydi bismillah eşliğinde biraz kül suyu biraz kostik suyu alıp yağın içine kattık,ve karıştırmaya başladık, yağın rengi anında değişti.




  Bu işlem defalarca tekrar ediliyor. Sabun adayı sıvıyı devamlı karıştırıp içine kostik ve kül suyu karışımını ilave ediyorsunuz. Önce kıvamı seyrek iken giderek yoğunlaşıyor, sonra sabunlaşıyor.

Aygen görmek istedi sabun yapmamızı. Onun tabiri ile mayonez tutturur gibi birşey sabun yapmak. (Sonrasında da çalışacağız güzel mekan yarışması için, aday fotoğrafları ve jüri açıklaması http://www.datcaguzelmekanadaylar.blogspot.com/ a yüklenecek. )

 Sabun oldu dedi annem, artık sabun suyundan kendini ayırıyor.
İçine çok az tuz attık. Tavayı ateşten indirdik. Şimdi bu sıvı sabunu daha önceden içine naylon serdiğimiz kasaya alacağız, lakin mümkün olduğunca suyunu tavada bırakarak.

Benim evde biriktirdiğim sabun artıkları vardı. Onları atmıyorum, küçük parçalara ayırdığım bu artık sabunları-sabun sürtüklerini tavada kalan siyah sabun suyunun içine koyup eriteceğiz.


Sabundan kalan siyah suya altsuyu deriz. Çok keskin bir sudur, temizlemeyeceği kir yoktur. Meğer sabun sürtüklerini eritmek ne zor imiş, bir hayli uzun zaman alıyor, bir sonraki sefere daha küçük kesmek gerek, hatta rendelemeli. Bir süre erittikten sonra yine biriktirdiğim kızartmalardan kalan zeytin yağınıda içine azar azar koyduk, yaklaşık 750 gr kadar. Çok az kostikli su ekledik. İkinci bir sabun kalıbı elde edecek kadar sabun oldu. Diğer sabun kalıbının yanına dökeceğiz. Bu esmer bir sabun olacak, çünkü kızartma yağı rengini koyulaştırdı. 
Daha önce kasanın içine döktüğümüz sabunun yerini değiştirdim, annem feryad etti "ne yaptın!" diye. Meğer sabun yerinden oynatılmazmış. Kırılır kalıba gelmezmiş. Nerden birilirim ben. Olan oldu. Akşam sabun kuruyup sabunu keserken annemin dediği oldu, sabun dağıldı, kırık kırık oldu. Bu da bana iyi bir öğrenme oldu. İnsan hata yapınca gayet iyi öğreniyor. Bir daha sabun yerinden OYNATILMAYACAK.

Ateş söndürüldü, tavanın isi kolayca temizlendi, sabunun içine kedi, köpek, kuş v.s canlı girmesin diye üzerine çırpılar konuldu, ve soğumaya bırakıldı.

Akşam sabunları iki büyük kalıp halinde masaya koyduk, ele uygun ölçülerde, kalıp şeklinde kestik. Kuruması için serin bir rafa yerleştirdim.



 Tabi benim bilmezliğimle yaptığım kırııklar ile kıyı köşe düzeltme işleminden çıkan kırıklar tekrar kaynatılıp tekrar sıvı halde daha küçük bir kaba döküldü ertesi sabah da bu sabun kesilecek.
Şöylede olabilir, bu kırıklar rendelenip deterjan niyetine kullanılabilir.
Zahmetli bir iş sabun yapmak, bu bilgilerin kaybolmaması için, kendi sabunumu kendim yapmanın keyfi için, bu zahmete katlanılır.        

5 Haziran 2011 Pazar

Civcivlerimiz

Nisan ayı sonunda Bodrum Kızılağaç köyünden kümese 13 tane bir haftalık civcivleri ile anne göç ettirildiler. İlk resimleri birkaç günlük iken 21 nisanda  çekilmiş.
İlk sahibi henüz adını bilmediğim bu güzel kız.


Çok küçükler, bizim kümese geldiklerinde on günlüktüler. Henüz kanatları yoktu. Yukarıdaki resimdekilerden biraz daha büyük yün yumakları şeklindeydi. Ve bir süre sonra akıl ettik ki fotoğraflarını çekelim. Artık kanatları görünmeye başlamıştı.


Yukarıdaki fotoğraftan bir kaç gün sonra bahçede bir çekirge yakaladım, bakalım yiyebilecekler mi diye telden içeriye attım. Güdüleri o kadar güçlü ki, yemlerini bile anneleri parçalayarak yemelerine yardımcı oluyorken bizim ufaklıklar çekirgeyi afiyetle mideye indirmek için birbirleri ile yarıştılar. Ve tabi ben bu lezzetli, protein deposu çekirgeleri avlamaya başladım bahçede. Bazen on, bazen onbeş tane bazen de daha fazla çekirge avladım. Benim kümese yaklaşmam demem onlar için çekirge gelmesi anlamına geldi. Şimdi ne zaman çite doğru yürüsem bahçenin öbür tarafından, kümesin içinden koşarak yanımdalar. İnanılmaz güzel bir duygu. Hayatımda ilk kez tavuk ve civciv besliyorum. Civciv büyütmek çok meşakkatli ama bir o kadar güzelmiş.

Bir tanesinin boynu çıplak, 13 yavru. Çok becerikli bir anne, altına konulan 13 yumurtayı çıkarmış. Bu güne dek hepsini büyütmeyi becerdi. Bu gün artık sizi istemiyorum diye yavrularını yuvada gagalamaya başlayınca onu kümesteki diğer tavukların yanına aldık. Bu geceyi yavrular birbirlerine sokularak geçirecekler. Yarın akşam ise onlar için yaptığım küçük tüneklerine alıştırılacaklar. Annesi artık onları kendinden ayırdığı için biraz da ben yardımcı olacağım büyümelerine. 


3 Haziran 2011 Cuma

Erişte Yapımı

Annem, babam beni ziyarete geldiler. Bir süredir beraberiz. Bunun şu anlamı oluyor; onlar deneyimlerini bana aktarıyorlar. İşte o bilgi aktarımlarından biri; dün annem "hava rüzgarlı erişte yapalım" dedi. Erişte (bir tür makarna) rüzgarlı havada  yapılırmış. Açılan makarnalık yufkalar kuruyup kıyılabilsin diye. 8 yumurta ve tuzlu su ile yaklaşık 3 - 4 kilo unla hamur yoğurduk, bezelere ayırdık. 25 tane beze oldu. Bezelerin üzerlerini nemli bir bezle kapatıp (nemli bez bezelere değmeyecek) açmaya başladık.                                                        

Bu arada ben camları açıp üst kata bu işler için kullandığım temiz bir çarşaf serdim. Açtığımız yufkaları çarşafın üzerine yerleştirdik. Yufkaları açarken önce merdane ile belli bir büyüklüğe getirip oklava ile devam ederseniz yufkanın tamamı eşit kalınlıkta açılıyor. Açma işlemi esnasında çarşafa serilen yufkaların kontrol edilmesi gerekiyor. Yufkaların bir yüzü kuruyunca diğer yüzünün de kuruması için çevrilmesi gerekiyor. Biz yufkaların tamamını açtığımızda ilk açılan 3-4 yufka kesim için kuruyup hazır olmuştu. Önce yufkayı ortadan ikiye kesip diğerinin üzerine koyuyorsunuz onuda ikiye kestiğinizde elinizde 4 katlı çeyrek yufka oluyor. onlarıda erişte boyunda kesip kıyıyorsunuz.



Kıyılmış erişte makarnayı aynı çarşafın üzerine serip kurumaya bırakıyorsunuz. ve tabiki o akşam yemekte taze erişte var. Taze erişteyi pişirirken dikkat edilmesi gereken püf noktası, makarna kaynayan suya azar azar karıştırılarak salınmalı ve birkaç dakika karıştırılmalı ki yapışmasın. Dilerseniz bir kaç damla zeytinyağı da damlatabilirsiniz.

Erişte burada kuruyunca bez torbalara /toprak çömleklere konulup kilerde serin bir köşede saklanmalı. Aksi takdirde güvelenir. Ben topraktan yapılmış çömleklerde saklıyorum, bu da iyi bir saklama yöntemi, tavsiye ederim.