YAŞ DEĞİŞTİRME SAYIKLAMALARI
Değişiyorum, dönüşüyorum, bedenim değişiyor, on sekizimde
değilim, yirmililer, otuzlular hiç değil artık
elliye merdiven dayadım, aslında bedenim çoktan değişti, kendimi hala genç
hissediyorum diyorum, evet hala genç hissediyorum, duygularım bunu söylerken
aklımın aslında ne kadar büyüdüğünü görüyorum. Mesela aşka inandım hep, aşkla
yaptım birçok işimi, aşkla değişildiğini gördüm, ama aşkın her şey olmadığını
biliyorum artık. Yirmilerimde ve otuzlarımda hani mecnun misali, bir insanın aşkı
için kilometrelerce yol yürüdüğünü ya da kendini dağlara vurduğunu duysaydım ya
da görseydim eğer, o insana büyük hayranlık beslerdim ( ki besledik birçoğumuz), ama
şimdi artık aklım diyor ki "bu hastalıklı bir tutku olabilir!", O insanı yakından
tanıman gerekir. Öte yanda oturan diğer aklım başka bir kışkırtıcı soru
soruyor, yakından tanımak ne demek?, tanıdığım zannettiğin onu ya da kendini ne
kadar yakından tanıyorsun? Bir insan ne kadar yakından tanınabilir? Tanına bilinir
mi? Değişiyorum, Otuzlarımda ve yirmilerimde bu sorunun cevabı evet olurdu
şimdi ise şüphe ile yaklaşıyorum.
Değişiyorum; İnsanlar hakkında kesin yargılarım olduğunu,
aslında o yargılarımla ne kadar çok insanı incittiğimi görüyorum. Yirmilerimde
ve otuzlarımda belki de bunun bu kadar farkında değildim (burada biraz torpil
geçeyim, kendime bu kadar haksızlık etmeyeyim) ama şimdi farkındayım, “ak”a ak
“kara”ya kara demeden önce akın etrafında dolanıp bakmaya çalışıyorum. Ak gerçekten Ak mı? Ak
gerçekte ne kadar ak? Eğer ak “ak” değilse ak dediğimde, benim ak dememden ne
kadar etkilenir? Akın etkileşimde olduğu griler acaba ak dememden ya da
demememden ne kadar etkilenir? Etkilenir mi? Onu değerlendirmeye çalışıyorum.
Geçmişte kolayca aka ak, karaya kara diyerek ne tür hatalar yaptığımı
düşünüyorum. Gerçekte “ak”ın ne kadar göreceli olduğunu herkese göre “ak”
algısının ne kadar farklı olduğunu düşünüyorum. Aslında “kara” pozisyonunun
kendimiz için yıkıcı olduğunda kara ya ne kadar
kara demeyip “kara” yı “ak”
pozisyonuna sürüklediğimizi ve ya sürüklemediğimizi düşünüyorum. Artık
insanlar hakkında duyduklarımı değerlendirirken genel kabullerden yola çıkarak
değil, o insanın durduğu noktaya kendimi koyarak, onu anlamaya çalışarak kelam
etmeyi tercih ediyorum. Artık kolayca “ak” a ak, kolayca “kara” ya kara
diyemiyorum.
Değişiyorum; yirmilerimde ve otuzlarımda yolda duran bir
taşı alıp bir kenara koyarken, “taşa takılıp düşenler, zarar görenler olabilir”
diye düşünürken, şimdi o taşı bir kenara koymamın ne kadar doğru olup
olmadığını düşünüyorum. O taşı bir kenara koyarsam “taşa takılıp düşecek
insanın taşa takılıp düşme” hayat deneyimini elinden alıp almadığımı
düşünüyorum.
Değişiyorum; gençliğimde bilgiye tapınırken şimdi “bilmenin”
her şey olmadığını, önemli olanın ne kadar biliyorsan o bildiğini hayatına
geçirmenin daha önemli olduğunu biliyorum. Ve aslında ne kadar çok şey bilip de
hayatıma ne kadar az şey geçirebildiğimi düşünüyorum. Ne kadar çok ahkamlarım
olduğunu, o ahkamlarımızla ne kadar çok insanı incittiğimizi düşünüyorum. Ne
kadar sivriliklerim olduğunu, o sivriliklerimi törpülemeye çalıştığımı
biliyorum. İlk gençliğimden beri “ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi
görün” lafını hayat yolculuğumda hedef olarak önüme koydum. Şimdilerde ise
insanın ne kadar katman katman olduğunu “olma”nın nasıl olduğunu, olup
olmadığımı, ne kadar göründüğümü ya da ne kadar görünmediğimi, ne kadar
göründüğüm gibi olduğumu ya da ne kadar görünmediğim gibi davrandığımı
düşünüyorum.
Hala gençliğimde ki gibi ateşli tartışmalara giriyorum, hala
ateşli fikir savunuları yapıyorum, eski alışkanlıklar kolay değişmiyor ama
artık nefes alma aralarında kendime yandan bir bakış fırlatıp ne yapıyorsun bu
hararetle savunduğun fikirler ne kadar doğru, bu kadar hararete değer mi? Bu
hararetinin sonuçlarını görebiliyor musun? Diye sormadan edemiyorum.
Düşünüyorum, Sorguluyorum; insan olmanın aslında ne demek olduğunu, insanın
gerçekten erdemli olup olmadığını, aslında bunların ne kadar bize öğretilenler
olup olmadığını, ne kadar gerçek ben olduğu mu? Olmadığımı? Sorguluyorum. Hatta
bu yazıyı yazdığım şu dakika da yazı hakkında bunun bir ahkam olup olmadığını
bile soruyorum. Ve sanırım bildiğim bir şey var, soru sorduğum sürece düşe
kalka da olsa yolumu bulabilirim. Sahi yol nedir?
18/08/2017 Datça