Gazete başlıklarından sonra karaincirin turkuvaz sularına bırakıyorum kendimi...su serin, işte bu çok iyi, hatta harika, biraz yorgun hissediyorum kendimi.. yüzmeye enerjim yok, biraz suyla beraber olunca denizden güç alıyorum, onunla savaşmak yerine onun kollarına bırakıyorum kendimi..
sırt üstü yatıyorum, ağzım, burnum, gözlerim, alnım, ayak parmak uçlarım ve tabii göbeğim suyun üstünde .. kulaklarımın içine kadar su girmiş, denizi dinliyorum, dipten gelen sesleri... küçük dalgacıklar bedenimi aşmaya çalışıyor, derin nefes alıyorum, bedenimdeki gevşeklik, gökyüzünde güneş, gözlerim kapalı, güneşin sıcak rengi, aydınlığı gözlerimde, büyük rahatlık, huzur...huzur..huzur..bütün bedenim gevşiyor, arada bir kaç kelime geçiyor kafamdan "izin ver uzaklaşsınlar", büyük boşluk zihnimde, bedenimde güzel bi serinlik, ciğerlerimde derin oksijen, elimin parmaklarının arasından geçen deniz suyu, burun deliklerimin kapısına gelip uzaklaşıyor, huzur, derin huzur, bu zamanda kalmak, kıyıya hiç ulaşmamak, bütün gün denizle beraber olmak, suyun üstünde doğruluyorum, inanılmaz bi güç, enerji yükü bedenimde, az önceki yorgun bedenim nasıl da dinç, tekrar bi seans daha huzur almalıyım, bi daha, bi daha...bu tadı alınca bırakmak istemiyor insan. Uzaktan Hasan'ın sesi geliyor, dün gece sohbettinden keyif aldığımız yeni arkadaşlarımız Özkan ve İbrahimle konuşuyor, hayat çağırıyor, veda etme zamanı geldi huzura, yarın, belki de akşama, gün batımında deniz ve güneşle buluşmak üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder